NÖRALTERAPİ
Görüntüle
Nöralterapi; lokal anestezik madde ile yapılan bir regülasyon ve enjeksiyon tedavisidir. Bedenimizde 500 bin kilometrelik bir sinir ağı vardır. Nöralterapi bu uzun vejetatif (otonom) sinir sisteminin uyarılmasını ve regülasyonunu sağlar. Nöralterapi'de özellikli yerlere uygulanan lokal anestezik madde enjeksiyonu ile 3 dolaşım düzenlenir; Kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel ileti. Regüle olan beden kendini iyileştirme kapasitesine ulaşır.
Nöralterapide temel mantık regülasyondur. Anatomik bir eksiklik, genetik bir bozukluk, ileri bir dejenerasyon olmadığı sürece nöralterapi fizyopatolojik (hastalıkların oluşum süreçlerini) süreçleri geri çevirir.
Almanya'da 1940 yılında bulunan ve Avrupa'da yaygın bir şekilde hekim uygulamasında olan bu tedavi yöntemi (nöralterapi) kalıcı bir tedavi yöntemi olmanın yanı sıra bir koruyucu hekimlik yöntemidir. Çünkü kanserden basit bir ağrıya, grip gibi viral bir hastalıktan alerjiye kadar tüm hastalıkların temel patolojisi aynıdır. Hasta olan tüm doku ya da bedenlerde perfüzyon, lenfatik drenaj ve inervasyon bozuktur. Ve nöralterapi bu sistemlerin regülasyonu ile hem hastalıklarla mücadelede hem de sağlıklı halin korunmasında (koruyucu hekimlikte) çok etkin kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Kliniğimizde yaptığımız zaman ile ilişkili detaylı bir anamnez, ölçümler ve muayene sonrası, karşımızdaki vaka nöralterapi ile katkı sunabileceğimizi bir durum ise 3 seans nöralterapi uygulamasına başlıyoruz. İdeal olarak seanslar arasının 72 saat olmasına özen gösteriyoruz. Ve gelinen dördüncü seansta tekrarlanan ölçüm sonuçlarına göre bedenin bu nöralterapiye cevap verip vermediğini, cevap verdi ise yaklaşık yüzde kaç oranında bir değişiklik olduğunu değerlendiriyor ve yol haritamızı belirliyoruz. Nöralterapi, iğne yerlerinde küçük morarmalar dışında kalıcı bir yan etkinin olmadığı güvenli bir tedavi yöntemidir.
2500 yıl öncesine kadar uzanan akupunktur tedavisinin merkezi Çin'dir. Geleneksel Çin Tıbbına (GÇT) göre akupunktur felsefesinin akupunktur noktaları, bu noktaların üzerinde olduğu varsayılan meridyenler ve bu yollarda dolaşa enerji (çi) vardır. Bu enerji yin ve yang olmak üzere ayrılır. Vücudumuzda 12 enerji meridyeni ve üzerlerinde toplam 365 nokta akupunktur noktası bulunur. Yin ve yang enerjisinin denge bozuklukları sonucu hastalıklar ortaya çıkar. İşte akupunktur meridyenlerinde dolaştığı varsayılan bu iki enerjinin özel ve disposible iğneler ile uyarılarak denge halinde olması hedeflenir. Sağlık için bedenin regülasyonu şarttır. Akupunktur tedavisinin temel prensibinde enerji dengesini düzenlemek ve korumaktır.
Kliniğimizde akupunktur tedavi yöntemi olarak kulak akupunkturunu, nöralterapiye ek olarak kullanıyoruz. Akupunktur noktalarının, kasların üzerini saran ve tüm bedeni çevreleyen fasyalar üzerindeki birer nokta olduğunu, bu noktalardan da arter-ven-sinir-lenf damarı çıktığını bugün artık biliyoruz. Nöralterapi de bu anatomik oluşumlara uygulanarak bedenin sinir sistemi üzerinden regülasyonunu sağlayan ana tedavi yöntemi olarak kliniğimizde uygulanmaktadır.
Manus, el; Manuelterapi de el ile yapılan tedavi anlamına gelir. Özel tekniklerin kullanıldığı ve el ile uygulanan tedavi yöntemlerinin genel adıdır. Tarihi M.Ö.400′lere dayan Manuelterapi'nin bilinen ilk tanımı Hipokrat tarafından yapılmış.
Uluslararası Manuel Terapi Federasyonu'nun (IFMANT) tanımına göre; “ Manuelterapi, teknikleri eklemlere ve/veya ilişkide bulunan yumuşak dokulara uygulanan ve el becerileri gerektiren pasif hareketlerdir.
Nöralterapi ve Manuelterapi, hekimlik sanatının ustalıkla uygulanabileceği, el ile muayenenin çok önemli olduğu iki önemli alandır. Muayene ve tedavi kombinasyonu olarak da; manuelterapi ile çözülen lokomotor sistem blokajları, nöralterapinin kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve innervasyon regülasyonu ile birleşince hızlı sonuçlar, daha kalıcı çözümler elde ediliyor.
Dr. Michel Pistor, 1958’de La Presse Médicale’de bulgularını yayınladığı “İnsan Patolojisinde Lokal Olarak Uygulanan Prokainin Yeni Özelliklerinin Kısa Açıklaması” başlıklı makalesinde mezoterapi terimini kullandı. Mezoterapi, mezodermden köken alan deri, kıkırdak, kas veya yağ dokularının patolojilerinin tedavilerinde tamamlayıcı olarak kullanılabilir. Mezoterapi uygulama tekniğinde amaç 4 mm derinliğe kadar ürünlerin depo şeklinde bırakılmasıdır. Ağrı mezoterapisinde üç seansın sonunda sonuçlar değerlendirilerek tedavi gidişatı planlanır.
İsmini Yunan uyku tanrısından alan Hipnoz, bir kişinin isteği ile yapay uyku haline geçilmesine verilen isimdir ve zamanla bilimin bir parçası olmuştur. Hipnoz tam bir uyku hali ve bilinçsizlik hali değildir. Aksine konsantrasyon durumudur. Kişiyi belli objelere karşı odaklandırarak bilinci yarı uyku haline getirilmesi sürecidir. Hipnoz; sigara bırakma, depresyon, öfke kontrol eğitimi, panik atak, migren ağrıları, fobiler ve öğrenmeyi engelleyen negatif düşüncelerin ortadan kaldırılması gibi alanlarda kullanılan bir yöntemdir.
Besinler bedene destek olan, hücrelerin oluşması ve yenilenmesi için gereken maddeleri sağlarlar. Besinler uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa, beslenme bozukluğuna bağlı hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu sebeple doğru ve dengeli beslenmek önemlidir.
Kişiye ilk olarak kapsamlı muayene yapılmaktadır. Beslenme düzeni kişinin sağlık durumu, kilosu, diyet geçmişi, fizyolojisi gibi durumlara göre sadece kişiye özel olarak belirlenmektedir. Belirleme sürecinde kişinin tavsiye, öneri ve isteği de uzman kararı ile birlikte beslenme programı hazırlanmaktadır.
ANTİ AGİNG İÇİN NE YAPMALI ve NEREDEN BAŞLAMALIYIZ?
İnsanoğlu binlerce yıldır yaşlanmayı önlemeyi ve sonsuz hayatın mümkün olup olmadığını araştırıyor. Yunan mitolojisindeki “Gençlik Pınarı” ve Anadolu masallarındaki “Ab-ı Hayat” bu arayışların birer göstergesidir.
Anadolu’da tıbbın babası olarak bilinen Lokman Hekim de ebedi gençliğin ve sonsuz hayatın peşindeydi, Alman edebiyatının en büyük isimlerinden Goethe’nin yarattığı Dr.Faust da…
Yaşlanma; döllenmeyle başlayan, zaman içinde doğal olarak ortaya çıkan bütün değişimlerin toplamına denir. Bu bir bozulma sürecidir. Ölçülen şey, yaşama süresinin azalması ve organizmadaki zarar görme riskinin artmasıdır. Yaşlanma; kronolojik yaş artıkça, giderek artan bir olasılıkla, ölüme yakınlaşmaktır. ”
Yaşlı popülasyon dünya nüfusunun en hızlı artış gösteren grubudur. Demografik araştırmalara göre, 65 yaş üzeri insanlar yaşlı sınıf olarak kabul ediliyor. Hızlı artış gösteren yaşlı nüfus günümüzde dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluşturuyor. Yapılan araştırmalar bu oranın 2030 yılında yüzde 60’a ulaşacağını göstermektedir.
Anti Aging, bir moda değildir. Yaşamımızın her anında bizi diri, dinç, uyanık ve sağlıklı kılacak bir kılavuzdur. Yaşlanma, insanın normal bedensel ve ruhsal işlevlerinin giderek azalmasıdır. Çok değişik faktörlerin etkilediği yaşlanma sürecinin önlenebilmesi mümkün olmamakla birlikte geciktirilmesi mümkündür. Ayrıca tıp literatüründe “kaliteli yaşlanma” kavramı çoktan yerini almıştır.
Yaşlanma sürecini geciktirmek, yavaşlatmak, hatta kimi zaman tersine çevirmenin adı ise “‘anti-aging” tıbbıdır.
Hastalarımıza hangi önerilerde bulunmalıyız? Nelere dikkat etmeli, hangi ilaçları, vitaminleri kullanmalı veya kullanmamalı, neleri yemeli veya yememeli, spor ve egzersizler ne şekilde düzenlenmeli? Sadece bunlar yeterli midir? Ayrıca bazı tedavilere ihtiyacımız var mıdır? Pek çok hastaya verilen vitamin ve eser elementlerin yan etkileri nedir?
Vee… Alternatif olarak doğal yöntemlerle tedavi kullanabilir miyiz?
Şimdi ayrıntılarıyla homotoksikolojinin temel prensiplerini inceleyelim. Homotoksikoloji nedir ve hangi yönden hasta ve hastalığına geleneksel tıp yaklaşımından ayrılır?
HOMO = İNSAN
TOKSİKO= TOKSİN
LOJİ= BİLİM /ARAŞTIRMA
Homotoksikoloji terimi üç kelimeden türemiştir: Homo Yunanca’da insan, “ toksiko” toksin veya zehir ve “loji” bilim ya da inceleme demektir.
Özetlersek, biz homotoksikolojiyi insanlarda toksinlerin etkilerinin araştırılması olarak tarif edebiliriz.
Homotoksikoloji insan organizmasında homotoksinlerin etkilerini araştırır. Homotoksikoloji geleneksel tıp ile tamamlayıcı tıp arasında köprü oluşturur.
Homotoksikolojide homotoksinlerin hücrelerin fonksiyonlarını etkileme yolu ve bununla birlikte insan organizmasının fonksiyonunu araştırırız. Homotoksinlere karşı savunma mekanizmasının reaksiyon şiddeti hastanın içinde bulunduğu klinik durumu tarif eder. Semptomlar vücudun toksinlerden kurtulmak adına gösterdiği çabanın dışavurumudur.
Bir taraftan klinikte homotoksikoloji uygulamalarına yönelik yaklaşımlar uygulanırken, diğer taraftan bu tip ilaçların etki mekanizmalarına yönelik araştırmalar devam etmektedir. Homotoksikoloji geleneksel tıbba çok bağlıdır ve “açık fikirli” geleneksel doktorlar tarafından kabul edilirliliğinin dayanağı, geleneksel tıbbın moleküler biyolojik modelleriyle açıklanabilir olmasıdır. Diğer taraftan ve geleneksel ilaçların aksine, antihomotoksik ilaçlar aktif içerikleri mikro dozlarda ve hatta nano dozlarda içerir ve bu yüzden toksik değildirler.
Birkaç yan etki ve konstraendikasyon, diğer ilaçlarla etkileşmemeleri, güvenli ve etkin olmaları nedeniyle homotoksikoloji tamamlayıcı “nazik-yumuşak” tıp olarak sınıflandırılabilir. Bu şekilde homotoksikoloji geleneksel ve tamamlayıcı tıp arasında köprü oluşturur. Köprü ifadesi güçlü geleneksel tanı ve nazik, toksik olmayan tamamlayıcı tedaviyi çağrıştırır.
Kendi kanıyla tedavi, bireyin kendisinden alınan kanın tekrar enjekte edilmesine dayanır. Bazı durumlarda alınan kan işleme tabi tutulduktan sonra hastaya enjekte edilebilindiği gibi başka maddelerle karıştırılarak da uygulanabilir.
KENDİ KANI İLE TEDAVİNİN KULLANIM ALANLARI:
· Akut ve kronik enfeksiyonlar
· Dejeneratif hastalıklarda özellikle de romatizmal hastalıklar
· Kan oluşumu bozukluğu
· İmmun sistem disfonksiyonları
· Alerji kaynaklı hastalıklar
· Cilt rahatsızlıklarında özellikle de egzama gibi rahatsızlıklar
· Dolaşım bozukluğu olan hastalıklar
Oksijen iki, ozon ise üç oksijen atomundan oluşan bir kimyasal bileşiktir. Ozon (O3), iki atomlu normal atmosferik oksijenin (O2) yüksek enerji taşıyan şeklidir. Ozon tedavisi için kullanılan medikal ozon, bakteri ve mantar öldürücü beraberinde virüs çoğalmasını önleyici etkisi ile enfekte olmuş yaraların dezenfeksiyonunda, bakteri ve virüslerin sebep olduğu hastalıkların tedavisinde yaygın kullanılan bir destek tedavi yöntemidir.
Medikal ozon tedavisi ise birçok hastalıkların tedavisi yanında bağışıklık sistemini güçlendiren, hücrenin oksijenlenmesini arttıran, eritrositlerin esnekliğini arttırarak kan dolaşımını hızlandıran bir destek tedavi yöntemidir. Medikal ozon tedavisinin değişik uygulama yöntemleri vardır: Majör ozon tedavisi, minör ozon tedavisi, rektal ozon tedavisi, lokal ozon uygulamaları, ozon serum uygulaması, kulaktan ozon tedavisi ve kozmetik amaçlı uygulamalar vb.
Ancak ozon tedavisinin etkinliğini bağ dokusu donukluğu yani beden toksin yükü fazla olmayan bedenlerde görmek mümkündür. Bu sebeple kliniğimizde ozon tedavisini, gerekli durumlarda nöralterapi ile temel regülasyonu sağlanan hastalara 1-2 seans olarak uyguluyoruz. Pek çok yaklaşıma göre standart olarak 10 seans majör ozon tedavisini yapmıyoruz.
Majör ozon tedavisinde yöntem açılan bir damar yolu ile uygulanırken, minör ozonda kendi kanınız ile ozon gazının kas içi uygulanması, rektal ozon ki kliniğini en çok gördüğümüz ve tedavilerimize kombine ettiğimiz uygulama şeklidir, makattan küçük bir kanülle ozon gazı tatbikidir ve lokal uygulamalar uygulama yerine göre değişir.
Homeopati, “benzeri benzer ile tedavi etme” anlamına gelir. Bu tedavideki amaç, hastaya zarar vermeden, ılımlı ve güvenilir bir yolla hastalığı tümüyle ve kökten iyileştirmektir.
Homeopatik ilaçlar; bitkilerden, hayvanlardan, minerallerden ve insanlara veya hayvanlara ait hastalıklı dokulardan yüksek oranda seyreltilerek etkin hale getirilir. Belli bir seyreltme noktasından sonra artık ilacın elde edildiği madde yok olur ve sadece onun enerjisi veya o maddenin ruhu olarak nitelendirebileceğimiz kısmı kalır.
Sağlıklı bir insanda hastalığa yol açan bir madde çok az miktarda alındığı takdirde söz konusu hastalığı hasta bir insanda tedavi eder. Bu süreç içinde hasta insanın sahip olduğu yaşam gücü aldığı ilaçla daha da güçlenmek için harekete geçer ve vücudun kendi kendini iyileştirmesini sağlar.
Yer kabuğunun doğal bir magnetizması (manyetik alanı) vardır. Aynı şekilde atmosfer tabakasının da insanlar üzerinde yarattığı bir alan vardır. Bu manyetik etkileşim hücre zarında madde alışverişini, atık maddeleri ve toksinlerin uzaklaştırılmasını, su, besin, oksijen, minerallerin alınmasını sağlayarak, yaşamsal fonksiyonların dengeli devamını sağlar. Ancak günümüz yaşamlarında sadece bu iki doğal elektromanyetik alanın etkisinde kalamıyoruz, çünkü yeni dünya bir elektriksel dünya ve sürekli olarak başka elektriksel ve elektromanyetik alanların etkisindeyiz. Bu bozuk ve devamlı manyetik alanlar da kendi elektriksel yapımızı bozarak hastalıkların oluşumuna bir faktör daha oluştururlar.
Pulsatif manyetik alan tedavisi, belli frekanslarda elektriksel alan üreten küçük bir jeneratördür. Uyguladığımız diğer tedavilerin yanında, istirahat süresi boyunca çevrenizde yaratacağı sağlıklı ve dengeli elektromanyetik alan ile bedene bu doğal manyetik alanı sağlar. Böylece vücut dokularını uygun bir şekilde etkileyerek hücre zarlarının geçirgenliğini sağlarken, bir çok hastalığın tedavisinde de başarılı bir şekilde kullanılır.Tedavide oldukça geniş bir uygulama alanı olması, kolay uygulanabilirliği, doğal bir metot oluşu ve yan etkisi olmaması, magnetoterapiyi oldukça önemli kılmaktadır.
Kineziyoloji kas testi demektir ve uygulamalı kinezyoloji bir tanı ve aynı zamanda tedavi metodudur. Asıl amaç bedenin kendi enerjisini kullanarak bedensel ve ruhsal dengeyi sağlamaktır. Beden bütünlüğü içerisinde kaslara özel teknikler ile soru sorma yöntemidir. Tüm organizmanın durumu kendini kas fonksiyonlarında gösterir. Yani kaslar organizmada oluşan ve vejetatif sinir sistemine kaydolan her şeyin bir göstergesidir. Korkuların tedavisi, stresin azaltılması, vücudun ihtiyacı olan destek ürünlerin bulunması, toksinlerin belirlenmesi vb pek çok duruma kineziyolojik yöntemlere yaklaşmak ve çözmek mümkündür.
Matriks regeneration therapy= matriks yenilenme tedavisi. Bağ dokusu vejetatif sinir sistemi serbest sinir sonlanmalarının içinden geçmesi ve bedendeki metabolik reaksiyonların burada gerçekleşmesi, atılamayan yıkım ürünlerinin burada birikmesi gibi sebepler ile bedenin regülasyonu için çok önemi bir alanı oluşturmaktadır. MRT olarak kısaca belirtilen matriks yenilenme terapisi, özellikle sırttan uygulanan bir vakum tedavisidir. Beraberinde yapılan dalgalı frekans tedavisi ile hem vakum masaj hem de tedavi seçeneği sunan bir yöntemdir. Lenf dolaşımının hızlanması, kas spazmlarının çözülmesi, toksinlerin atılımının hızlanması gibi etkin sonuçlarının yanı sıra uygulaması çok pratik, rahatlatıcı ve ağrısız bir yöntemdir.
Çakra dengeleme, yedi çakra veya enerji merkezinden oluşan eski Hint inancını temel alır. Her açıdan sağlıklı bir insanın tüm çakraları dengededir ve enerjileri tamdır. Çakraların durumu fiziksel, zihinsel ve ruhsal durumumuzun aynasıdır. Dengede olmamaları bizim de dengede olmadığımızı gösterir.
Uzun süren hastalıklar, ağır tedaviler, büyük üzüntüler, yoğun stres, parasal kayıplar bizi fiziksel olarak zayıf düşürür, duygusal dengemizi bozar, ruhumuzu yorar. Çakralar ve aura üzerinde yapılan terapi, tıbbi tedaviler, psikolojik terapiler veya ruhsal çalışmaların bütünleyicisidir.
Çakralarımızın yetersiz ya da dengesiz çalışması, tedavilerin, terapilerin yeterince sonuç vermemesine ya da geri tepmesine neden olabilir. Enerji bedeni üzerinde yürütülen bu dengeleme ve güçlendirme terapisi, şifalandırıcı bir enerji duşu etkisi yaratır. Meridyenler üzerinden akan enerji ile hormonlar dengelenir, organlar şifalanır, yaşam gücü artar, bu şekilde fiziksel bedenin uyumlu çalışması desteklenir.
Bağırsakların önemini, bağışıklık sistemi ile olan bağlantısı ve kronik hastalıklar ile dirençli vakalardaki yeri üzerinde çok önemli çalışmalar ve deneyimleri olan kliniğimizde, reviquant, proquant ve vega sistemleri ile yeri geldiğinde dışarıdan serolojik test sonuçlarına göre bozuk bağırsak florası durumlarında, eksik olan mikrobiyolojik grubun yerine konulması tedavisidir.
Sağlıklı bir beden ancak sağlıklı bağırsaklar ile mümkündür. Bu prensipten yola çıkarak, nöralterapi yanı sıra beslenme düzenlemesi ve mikrobiyolojik ajanların kombinasyonu sıkça uyguladığımız bir tedavi yaklaşımıdır.
HRV ve Manyetik Alan kombinasyonlu bir biyoregülasyon ve bioanaliz cihazıdır. Bedenimiz içinde molekül altı düzeydeki iletişimin elektromanyetik sinyaller (yani biyofotonlar) yardımıyla gerçekleştiğini biliyoruz. “Temel madde ve Temel sistem” vejetatif sinir sistemi sayesinde bir tür “kablosuz bilgi ağı” halinde faaliyet gösterir ve ışık hızında biyofoton alışverişi yoluyla (sayısı yaklaşık 80 milyar olan) vücut hücrelerinin her birinin saniyede 100.000 hayati önem taşıyan fonksiyonunu yönetir. Temel madde, metabolizma (bünyenin madde alışverişi) ve detoksifikasyon süreçlerini yönetmeninde önemli bir rolü vardır.
Elektromanyetik etkileşimler organizmamız içerisindeki bilgileri iletirler. Bunlar, hücre iletişimini, yani hücre içi ve dışı regülasyonu ve böylelikle organizmanın bütün regülasyonunu yönetirler. Bu biyofiziksel bilgiyi Dr. rer. nat. W. Ludwig, kendi geliştirdiği biyoenformatif tıp çerçevesinde pratik yararı olan uygulamaya dönüştürdü.
Dr. Ludwig sadece 30 yıldan fazla bir zaman önce maddi yapıları değil, insanın biyoalanını uyaran tıp teknoloji cihazlarını geliştirdi. Uyarım biyolojik rezonans efektleri adı verilen mekanizma yoluyla gerçekleşmektedir. Ancak “biyolojik rezonans efektlerinin ön koşulu, yapay üretilmiş olan bu elektromanyetik alanın, el değmemiş doğadaki aslına uygun ve doğru orantı içerisinde oluşturulmuş olmasıdır.
VEGATEST Expert, physis (bedenin kendi kendini iyileştirme kabiliyeti) ile psyche (ruh) arasındaki çağlar öncesinden kanıtlanmış bağlantıları, en ileri teknoloji ışığında yeniden keşfeden bir diyagnoz sistemidir. Enerji Görüntüleme yöntemi ile, hastanın bedensel çalışma düzeni ve enerji durumuyla ilgili genel değerlendirmeler yapılır. Bedenin geneli ve organlar ile ilgili tam ve net bir fikir sahibi olmak için VEGATEST sonuçlarından faydalanılır. VEGATEST, beş bin yıllık geleneksel Çin tıbbı ile çağdaş batı teknolojisinin sentezi olarak elektroakupunktur yönteminin birleşimidir.
VEGATEST Expert ile kişinin enerji durumu, bedensel iç düzeninin işleyişi ve muhtemel iltihap ve rahatsızlık alanları konusunda bilgi elde etmesinde yardımcı olan muayene ölçümleri sistemidir. Bu ölçümler için ihtiyaç duyulan zaman birkaç dakikayı aşmıyor. VEGATEST Expert, çok kısa sürede, hastanın 7 temel vücut bölgesindeki genel durumu konusunda kesin bir fikir veriyor. Hızlı ve etkili test süreci, hastadan da öte, bedenin kendisini nasıl hissettiğini tam olarak belirlemesinde yardımcı oluyor.
PRP (Platelet Rich Plasma) ya da diğer adıyla Trombositten Zengin Plazma, olarak adlandırılan tedavi yönteminin kısaltılmış ismidir. Trombositlerin asıl görevi, bir yaralanma olduğu anda oluşan kanamayı durdurmaktır. Bunun yanında dokunun onarımı ve iyileşmesine katkıda bulunan çok sayıda büyüme faktörü içerirler. Bu uygulama kişiden alınan az miktardaki kanın özel tüple santrifüj işlemi yapıldıktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki plazmanın özel lokasyonlara enjekte edilmesi işlemidir. Medikal PRP temel olarak ağrı tedavisinde kullanılır.
Latince Phyton (Bitki) ile Therapeia (Tedavi) kelimelerinden oluşan Fitoterapi, hastalıkların taze veya kurutulmuş bitkiler ve onların doğal ekstreleri ile tedavi edilmesi yöntemine verilen addır.
Bitkiler yalnızca bitkisel tedavi yöntemleri çerçevesinde kullanılmaz. Allopatik hekimlikte de bitki kullanılır; hatta bir zamanlar bütün ilaçlar bitkilerden yapılırdı. Bitki tedavisinin hakkını verebilmek için, allopatinin ilaç hazırlarken, bitkileri ne şekilde kullandığın bilmek anlamlı olmaktadır.
Bu bakış açısı içerisinde dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki, bitkisel olan tüm ilaçlar masum ve yüzde yüz güvenli anlamına gelmez.
Unutulmamalıdır ki, fitoterapi de bir bilim alanıdır. Anadolu tıbbı, fitoterapinin en yoğun olarak uygulandığı bilim alanı, ülkemiz tarihi de en zengin topraklarından biri olmuştur. Kliniğimizde fitoterapik yaklaşımı moderen tıbbın ve farmakolojinin sentezinde, eczane satışlı ve Sağlık Bakanlığı onaylı ürünler ile yapmaktayız.
Lazer akupunkturu, lazer ışının yardımı ile yüzeyde bulunan aktif akupunktur noktalarının uyarılması tedavidir. Akut ve kronik hemen hemen tüm hastalıklarda özellikle klasik akupunkturun sorumlu olduğu iletken deri noktalarına uygulama yapılır. Kliniğimizde lazer akupunkturu, özellikle iğne korkusu olan hastalarda kullanılmaktadır. Kimi zaman iğnenin arzu edilen etkiyi yapmada başarısız kaldığı yerlerde de etki edebilmektedir. İğnenin batmasından doğan korku hissini de ortadan kalktığı için, lazer akupunktur hastalar tarafından çok tercih edilmektedir. Lazer ile tedavi tümüyle ağrısız ve aseptiktir. Işınlama sahasında yaralanma, dokuda ısınmaya ve makrokimyasal bir değişikliğe neden olmaz. Vücudun doğal iyileşme süresini hızlandırmaktadır. Diğer tedavi şekillerine karşı direnç gösteren pek çok kronik hastalık, lazer tedavisine iyi cevap verebilmektedir.
Geleneksel klasik vücut akupunkturu, son yıllarda Akupunkturun özel bir formu olarak adlandırılan bir dizi sistem ile tamamlanmaktadır. Mikrosistem, tüm vücudun daha küçük bir alanda yani bir mikrosistemde projeksiyonunu göstermektedir. Bu projeksiyon alanları diagnostik ve tedavi amaçlı kullanılan sistem yansıma alanlarıdır. MAPS yani mikrosistem akupunkturu, akupunkturu ve felsefesini çok iyi bilen, mikrosistem alanlarını çok iyi tanıyan hekimler tarafından kullanılan bir regülayon tedavi yöntemidir. MAPS alanlarını kuru iğne ya da enjeksiyon yöntemi ile kullanabiliriz.
Şelasyon kelime anlamı olarak, metallerin bağlanarak atılması demektir. Şelasyon tedavisi, vücuttan ağır metallerin uzaklaştırılması yöntemidir. Şelasyon tedavisi adı altında günümüzde pekçok yöntem kullanılmaktadır. Kliniğimizde özel diyagnoz yöntemleri (vega, reviquant) ile ağır metal seviyesi yüksek olan ve hastalığının tedavisi için bu yükten kurtulması gereken vakalara doğal ürünler ve serum ile şelasyon yöntemleri uygulamaktayız. Şelasyon hastanın takibi ile parametrelerin tekrarlayan kontrolleri ile uygulanan dinamik bir tedavi sürecidir.