AĞRI BİR SİNYALDİR... ÇÖZMEK MÜMKÜN!

Bugüne kadar aranızda hiç hasta olmayan, hiç ilaç kullanmayan, hiç doktora ya da eczaneye gitmemiş olanınız var mı çok merak ediyorum! Aslında sormak istediğim şey aramızda ağrı ile tanışmayan, ağrı çekmeyen var mı?

Ağrı insanlık var olduğundan bu yana var olan bir duyumdur. Ağrı nedir diye sorarsak, bir semptomdur (hastalık bulgusu), bir hastalıktır, bir algıdır ve en önemlisi vücudun bir savunma mekanizmasıdır.

Peki ağrı nasıl oluşur? Herhangi bir travma varlığında (çarpma, vurma, kesi, bakteri, yakıcı madde, ısı, asit, yanık…) oluşan yangı (enflamasyon) reaksiyonunda açığa çıkan maddeler sinir sisteminin çeşitli yapılarını uyarır. Ve ağrı bu uyarı ile merkezi sinir sistemi tarafından tanımlanan bir duyu olarak karşımıza çıkar.

Ağrının o kadar çok sınıflaması vardır ki kaynağına göre, süresine göre, şekline göre, oluş mekanizmasına göre… Ama ağrı çeken için önemli olan tabii ki sınıfı değil çektiği ızdıraptır. Bu sebeple hemen ağrıyı dindirme yolları aranır. Maalesef hemen her evde bulunan, hatta bakkallarda bile satılan ya da komşumuza iyi gelmiş olan ağrı kesici ilaçlardan alınır. Bu baş ağrısı, diş ağrısı, kol ağrısı, bacak ağrısı, karın ağrısı hiç fark etmez, bir ağrı kesici alınır.

Oysa akut ağrılar yani bir anda ortaya çıkan ağrılar ya da vücudunuzun yeni tanıştığı ağrılar çok önemlidir. Çünkü ağrı bir işarettir. Ağrı “Vücudunda yanlış giden bir şeyler var!” anlamına gelen bir sinyaldir. Bu sinyal,mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir! Değerlendirme sonrası gerek halinde hekimin verdiği ilaçlar kullanılmalıdır. Hatta tamamlayıcı tıp yöntemleri ile çoğu zaman ilaca da gerek kalmamaktadır.

Mide ağrısı için ağrı kesici bir ilacı rasgele kullanan hastalar gördüm. Olmaz! Çünkü zaten pek çok ağrı kesici ilacın yan etkisidir mide ağrısı. Söylemeye çalıştığım şey özellikle ağrı varlığında bilinçsizce ilaç kullanıyoruz. Lütfen herhangi bir yeriniz özellikle ilk defa ağrıdığı zaman bedeninize kulak verin. Çünkü bilin ki bedeniniz size önemli bir şeyler söylüyor. 

Ateş yükselirken üşürüz, ateş düşerken ise terleriz. Enfeksiyon hastalıklarında hastayı üşüyor diye daha çok sarıp sarmalarsanız ateşinin yükselmesine yardımcı olmuş olursunuz! Hepimizin menisküsü var! çünkü menisküs bir hastalık değildir. Menisküs diz ekleminde bulunan anatomik bir yapıdır. Diz eklemi iki büyük kemiğin (uyluk ve kaval kemiği) alt ve üst uçlarından oluşur. Eklem yüzeylerinde bulunan kıkırdakların da üzerinde bulunan yastıkçıklara menisküs denir. Menisküsün görevi kıkırdağı dolayısıyla eklem yüzeylerini korumaktır.

Çeşitli travmaların etkisiyle menisküs yırtılabilir. Yırtıklar yaşlılarda, çömelerek çalışanlarda, sporcularda, dizine travma almış herkeste görülebilir. Yani sadece sporcu hastalığı değildir. Menisküs yırtığı olan kişilere halk arasında “menisküsü var!” deniyor. Oysa var olan şey menisküs yırtığı ya da hasarıdır.

Menisküs yırtığı olan dizde ağrı, eklemde sıvı toplanması, hareket kısıtlılığı, yürürken dizde kilitlenme hissi gibi şikayetler görülür. Menisküs yırtığı tamir edilmezse (özellikle içi menisküs yırtığı) zamanla diz içinde ilerleyici hasara yol açar. Menisküs hasarı varlığında, cerrahi tedavi, fizik tedavi, ozon tedavisi önerilen başlıca yöntemlerdir. . 

Lizin
L-Lizin besinlerle almamız gereken bir protein yapıtaşıdır ve lizin virüslerin üremesini sağlayan bir maddeyi durdurma özelliğine sahiptir. Daha önceki yazılarda uçuğun etkeni Herpes Simplex’in sinir hücrelerine yerleştiğini ve direncimizin azaldığı bir dönemde alevlendiğini paylaşmıştık. çalışmalar göstermiş ki L-Lizin takviyesi uçuk lezyonlarının sıklığını ve şiddetini azaltmaktadır. Bu etki için önerilen doz günde 1-3 gr’dır. Bu doğal ilacı da eczanelerde bulabilirsiniz.

Glukozamin 
Glukozamin vücudun kıkırdak dokusunun oluşumunda anahtar rolü üstlenen amino-şeker yapısında bir moleküldür. Kıkırdağın sadece oluşumunda değil beslenmesinde de önemli rol oynar. Vücutta doğal olarak sentezlenir. Deniz kabuklu hayvanlarının kabuklarına elde edilen bu bileşik, sporcularda ve yaşlılarda olası eklem hasarlarını önlemek ve gidermek amacıyla kullanılabilir. Ayrıca osteoartrit gibi eklem kıkırdak hastalıklarında semptomları azaltmak ve hastalığın ilerlemesini önlemek amacıyla kullanılabilmektedir. Glukozamini eczanelerde birkaç farklı form halinde bulabilirsiniz. 

Bunlara rağmen çözüm olmaması işte o zaman nöralterapiye başvurmak lazım. Nöralterapi ile ağrılı noktaların enjeksiyonu, triger noktalarının tedaviye dahil edilmesi ve bozucu alanların regüle edilmesi. Tabii ilk başta Adler noktalarının hassas olup olmadığının incelenerek sorunlu olan bölgesinin veya alanın regüle edilmesi gerekmektedir. Sadece triger noktaların yapılacak olan bir LA enjeksiyonu ile nöralterapideki başarıyı elde etmek mümkün değildir. Çünkü sorunun kaynağı triger noktası değildir. Triger noktası lenfatik sistemden ortaya çıkan stazın sonucu olarak bir yansıma ağrısı oluşmaktadır. Bu bağlamda üstün köre yapılacak bir LA uygulanan hastanın şikayetlerinde geçici rahatlama sağlasa da kalıcı çözüm olamamaktadır. Yukarıda söz konusu aktarmaya çalıştığım bu hastalığın temelinde lenfatik ve hormonal  disfonkiyonun regülasyonu yatmaktadır. Bu lokal ağrı noktaların yanı sıra bozucu alanların eliminasyonunu gerektirir. Ağrı tedavisinde başarılı olabilmek ve kalıcı çözüm almak için NT olmazsa olmazlardandır.

Dr.Tijen Acarkan