Yaşlılık ve 5 Vaka

Yaşlılık ve 5 Vaka

198+
yaşlılık-5-vaka

TAMAMLAYICI TIP YAKLAŞIM İLE ANTİAGİNG VE TOKSİN YÜKLÜ BEŞ BEDEN

Sevgili BARNAT okuyucuları,

Her yıl gerçekleştirdiğimiz Geleneksel Herget Nöralterapi Ve Tamamlayıcı Tıp Sempozyumu’nun dokuzuncunun (Eylül 2013) konusu AntiAging idi. Bu konu kapsamında asıl hedef, tüm kronik disfonksiyonların ya da hastalıkların tedavisinde, sağlık durumunun devamında ve sağlıklı yaşlanmanın temelinde bedenin yüklerinden temizlenmesi yer almaktadır. Asit özellikteki beden yüklerinin, toksinlerin ve ağır metallerin birikim yeri olan bağ dokusunun  temizlenme işlemidir gerçek detoks. Ancak bu detoks süreci, beslenmenin kalitelisini ve bağırsakların florasını düzenlemeyi de gerektirir. Bu düzenleme süreçleri pek tabii bedenin tüm yapısını saran network ağının, vejetatif sinir sisteminin regülasyonu ile mümkün. Tabi bu konu hem modern tıp hekimlerinin hem de kendisini sağlıkçı zanneden ve şifa kelimesini hafife alarak kullanan çok kişinin de elinde yanlış ve eksik şekillendirilerek uygulanıyor. Doğal olarak da toplumumuz ve global olarak insanlar sanıyorlar ki; detoks bazı sıvıların içilmesi, çok çok bağırsakların boşaltılması işlemi. O yüzden de pek çok yerde pek çok merkezde kliniğimsi pek çok işyerinde detoks programı olduğu iddia edilen yöntemlerle, hem maddi tuzaklar oluşturuluyor, hem hedefe ulaşılamıyor, kimi zaman da yaşamlar tehlikeye bile atılıyor.

Bilimin var olabilirliği ve uygulanabilirliği, ölçüm kriterleri ile mümkün. Ve titreşim tıbbı uygulamaları içinde kullanabileceğimiz çok sayıda ölçüm metodu var. Bu yöntemler hem tanı için hem tedavi takibi için önemli. Şöyle ki; aşağıda sizinle paylaştığım 5 vakanı ortak özelliklerinden biri, yorgunluk gibi, uykusuzluk gibi, halsizlik enerjisizlik gibi, yaşlılık hissi gibi, bedenin ağırlaşması gibi ya da dolaşan ağrılar gibi hastaların yaşam kalitelerini altüst eden durumların maalesef ki modern tıp labaratuar yöntemleri, düzenli yapılan uzun! check-up tahlilleri ile  gösterilemiyor.

 

Gerçek yaşımız bağ dokumuzun yaşıdır.

Örneğin hastalarımız bize  şu şekilde yakınmalar ile başvuruyorlar:

“… zamandır kendimi yorgun ve bitkin hissediyorum, sabahları güne başlayamıyorum, konsantre olmakta zorluk çekiyorum, kabızlık çekiyorum, gaz şikayetim beni çok zor durumda bırakıyor, saçlarım dökülüyor, cinsel isteksizliğim var, sanki ergenlik dönemiymiş gibi sivilcelerim çıkmaya başladı, uyuyamıyorum (yazarın notu: bu şikayetlerin biri ya da birkaçı yada çoğu)… ama geçen hafta check-up yaptırdım her şey normal!”

“Doktora gittim, test sonuçlarımı da gösterdim, bana her şeyin normal dedi ve beni psikiyatriye gönderdi.”Antidepresan verdi” ya da “multivitamin verdi”.

Bizler geceden sabaha hasta olmuyoruz, yani akşam sağlıklı yatıp da sabah hasta uyanmıyoruz. Bizlerin HAS-TA-LAN-DI-ĞI dönem var. Yani sağlıklıdan hastalıklıya geçtiğimiz bir dönem var, fizyolojik olandan patolojik olana ilerlediğimiz FİZYOPATOLOJİK bir süreç var. İşte modern tıbbın serolojik labaratuar yöntemlerinin “normal” sınırlarda kabul ettiği ancak hastaların çok sayıda yakınma ile yaşam kalitelerinin düştüğü süreç, fizyolpatolojik süreç, diğer deyişle disfonksiyonların olduğu süreç.

Kliniğimizde kullandığımız Reviquant gibi, VegaTest gibi cihazlar ile bu disfonsiyonları tespit edebiliyoruz. Ve anamnez, muayene, test sonuçlarına göre bireysel olarak planlamış olduğumuz tedavi süreçlerinde amacımız bağ dokusunda biriken metabolit ve ağır metallerin atılımını sağlamak oluyor. Aşağıdaki beş hasta kliniğimize AntiAging amacıyla gelen vakalarımıza örnek oluşturuyor:

Vaka-1: 1930 doğumlu erkek hasta. Sağlıklı beslenen, çok sayıda detoks ve antiaging yöntemi uygulanan, destek ürünleri uzun zamandır düzenli kullanan, buna rağmen yorgunluk ve tansiyon dengesizlikleri, yaygın dolaşan ağrı, özellikle diz ağrıları olan hasta

Vaka-2: 1946 doğumlu erkek hasta. 2 yıla yakın zamandır devam eden yorgunluk, konstipasyon, uykusuzluk, kilo artışı, kan yağlarında yükseklik, hipertansiyon  olan ve kanser şüphesi ile araştırılan hasta.

Vaka-3: 1956 doğumlu erkek hasta. 5 yıldır kronik yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, motivasyonsuzluk, ciltte akneik döküntüler ve uykusuzluk

Vaka-4: 1958 doğumlu erkek hasta. 10 yıldır huzursuz bacak sendromu,  sabah yorgun uyanmak ve gün içi devam yorgunluk, uykuya geçişte zorluk, meteorizm ve reflü, düzenli spora rağmen adipositaz ve kolesterol yüksekliği

Vaka-5: 1964 doğumlu erkek hasta. 1 yıl önce tanı alan hepatosteatoz (grade II), yüksek alkol tüketimi, yaygın meteorizm, uyku apnesi, yorgunluk, erektil disfonksiyon

Yapılan ölçüm sonuçlarına göre (ReviQuant ve VegaTest) farklı düzey ve indekslerde ortak Özellikler:

  • Latent asidoz
  • Bağırsak flora bozukluğu
  • Ağır metal yüklenmesi
  • Hormonal disfonksiyon
  • Mineral eksikliği
  • Enzim eksikliği
  • Vitamin eksikliği
  • Besin duyarlılığı
  • Bozucu alan (*)

TEDAVİ YAKLAŞIMI

Her hastanın zamansal bağlantılı anamnez ve muayenelerine (Adler Langers ve Kipler testi) göre nöralterapi enjeksiyonları yapıldı:

  • İlgili segmental quadel,
  • Segment içi skar dokuları,
  • Geçirilmiş ameliyat skarları,
  • Hormonal eksen (hipofiz, tiroid, plexus uterovaginalis/prostaticus, ganglion coeliacus, ganglion supremum)
  • Panoromik diş grafisi (hikayesi desteklerse) sonuçlarına göre ağız içi enjeksiyonları
  • Besin duyarlılıklarına göre (varsa) beslenme düzenlemesi ve dönüşümlü beslenmenin öğretilmesi
  • Bağırsak florasının desteklenmesi ve tedavisi
  • Eksik vitamin, mineral, enzim desteği
  • Ağır metal şelasyon tedavisi için besinsel destek ürünler ve  dönüşümlü olarak serum baz infüzyonu  (5-10 seans) uygulamaları

 

 Nöralterapi ile kombinasyon terapileri başarılı sonuçlar doğurur.

SONUÇ

Her beş hastamızın da geliş şikayetlerinde, yapılan seanslar sırasında segmental bir cevap ile iyileşme izlendi. Tedavilerinin sonunda ReviQuant ve VegaTest ile yapılan incelemelerinde, vital fonksiyonlarının düzeldiği, regülasyon kapasitelerinin arttığı,  bağırsak fonksiyonların düzeldiği, kaliteli olarak uyudukları, cinsel fonksiyonlarının desteksiz olarak iyileşti, zaman içerisinde tama yakın sonuçlar elde edildi. Bu hastalar 3-4 yıldır düzelen regülasyonları paralelliğinde 6 aylık periyotlarda izlenmiş ve elde edilen iyilik halinin ve fonksiyonel regülasyonun korunduğu görülmüştür.

YORUM

Kronik hastalıkların ve yaşam kalitesini bozan regülasyon bozukluklarının düzenlenmesi, yani sağlıklı yaşlanma anlamında AntiAging tedavisinin temelini, vejetatif sisteminin regülasyonu ve bağ dokusunun temizlenmesi oluşturmaktadır. Bu tedavi seçenekleri çerçevesinde hangi kombinasyonda olursa olsun elde edilen sonuçların kalıcılığı, kişilerin yaşam şekillerine bağlı olarak kalıcılık arz etmektedir.

 Değişiklikler yaşam şeklimiz haline gelmeli

 

Gerçek AntiAging kesitsel bir tedavi değil, hastanın da sürecin içinde aktif katılımını gerektiren, beslenme, su tüketimi, fiziksel hareket, kaliteli uyku koşulları gibi yaşamsal değişikliklerin hayata geçirilmesinin öğretildiği dinamik bir  süreçtir. Yani gerçek AntiAging sağlıklı yaş alabilmek yani sağlıklı yaşlanmaktır.

Bu durumda akla gelen soru “yaşlılık nedir?”

YAŞLILIK BİR HASTALIK DEĞİLDİR!

YAŞLANMA FİZYOLOJİK BİR OLAYDIR, KADER DEĞİLDİR!

Hakkında çok şey bilinen genel bir fizyolojik süreç olan yaşlanmayla, insanın normal bedensel ve ruhsal işlevleri giderek azalır. Almanya’da yaşam süresi, 1990 yılında yaklaşık olarak 46–48 yıl iken, günümüzde bu rakam 75–78 yıla çıktı. Bu artışın önemli bir kısmının nedeni, enfeksiyonların ve erken ölüme neden olan diğer rahatsızlıkların engellenmesi ve tedavi yöntemlerinin çok gelişmesidir. Artık insanların çoğu 70’li yaşlara kadar yaşıyor. Son gelişmeler ve koruyucu hekimlik anlayışı sayesinde azami yaşam süresi 90–100 yıla çıkma olasılığı gösteriyor. Yaşlılık, hücreleri ve bu hücrelerden kurulmuş olan sistemleri etkilediği gibi kollajen gibi bağ dokusu yapı taşlarını da etkilemektedir. Enerji fazlalığı, bedensel aktivite yetersizliği, aşırı gerginlik, risk faktörlerinin çokluğu serbest radikallerin artmasına neden olur. Bir bütün olarak ele alınması gereken yaşlanmayı, doğal ve kaçınılmaz bir olay olarak görmek gerekiyor. Bu noktada amaç yaşlanmayı durdurmak gibi imkansız bir işe girişmekten çok yaşlanma sürecini yavaşlatmak ve vücudun orantılı bir şekilde sağlıklı yaşlanmasını sağlamak.

Yaşlanmayı Açıklayan Beş Teori

Telomeraz – Program teorisi

Hormon teorisi

Serbest radikaller teorisi

Eskime teorisi

İmmun sistem teorisi

Bağ dokusu yüklenme teorisi

Bozucu alan teorisi

Regülasyon disfonksiyonu teorisi

Not: Kaynak: Hayatı Keşfet (Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul)

 

YAŞLANMA BİLİMSEL KAVRAMLAR

Biyolojik Yaşlanma: Yumurtanın döllenmesiyle başlayan ve yaşam boyu süren bir olgudur. Zamana bağlı olarak bireyin anatomi ve fizyolojisindeki değişimlerdir.

Kronolojik Yaşlanma: Geçen zamana göre, birer yıllık birimler esas alınarak yaşanan zaman birimini belirtir. Toplumda bunun karşılığı “yaş” tır.

Patolojik Yaşlanma: Genellikle dış faktörlerin etkisiyle meydana gelen, normal yaşlanma sürecini olumsuz etkileyen patolojik olayların tümünü kapsar.

Sosyal Yaşlanma: Zaman akışı içinde edinilen sosyal davranış ve sosyal konumun ve sosyal rollerin değişimini tanımlar.

Psikolojik Yaşlanma: Bireyin davranışsal uyum yeteneğinde yaşa bağlı olarak meydana gelen değişimlerdir.

Ve bu sınıflamanın yanı sıra yaşlanma süreci beş aşamada incelenir:

  • Moleküler yaşlanma
  • Hücresel yaşlanma
  • Doku ve organ yaşlanması
  • Bireysel yaşlanma
  • Toplumsal yaşlanma

 

 

 

 

 

 

 

 

Hissettiğimiz yaştır önemli olan

Ancak koordine edilmeden erken yaşlanma oluşursa, bu durum bir hastalık olarak algılanabilir:

Yaşlanan dokularımız sıvı kaybeder. Kaybedilen sıvının yerine toksik ürünler yerleşmeye başlar. Biriken toksik ürünler damar çeperlerinde ve hücrelerde kalsifikasyonla kendini göstermeye başlar. Bu toksik ürünlerin miktarının artması ile dolaşım sistemimizde ve metabolizmamızda patolojik olaylar kendini gösterir. Bu olayların devamında  bağışıklık sistemimiz zayıflar ve vücudumuzun  tüm işlevlerinde azalmalar görülür. Bunların  doğal sonucu olarak hastalıkların oluşması kaçınılmazdır.

Hayvan deneylerinde; Belli sürelerde ardışık ve toksik dozlarda verilen maddelerin, sinir iletisini yavaşlattığı, damar duvarında kalsifikasyonlar oluşturduğu ve dolaşımda bozulmalara neden olduğu gözlenmiştir. Deney hayvanlarında da gösterildiği gibi, vejetatif sinir sisteminde oluşan iletim bozukluğu yaşlanmayı hızlandırmaktadır.

Fizyolojik yaşlanmada ortaya çıkan değişiklikler incelendiğinde; İlk bozulmaların ekstrasellüler alanda ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durumda bedene gelen çeşitli uyarılara yaşam fonksiyonlarımız için gerekli reaksiyonlar verilemez hale  gelmektedir. Bunlara birde vegetatif sinir sistemini zorlayan, bedenin kendini regüle etmesini engelleyen bozucu alanlarda eklenirse yaşlanmanın hızlanması kaçınılmaz hale gelir.

İnsan bedeninin belli bir regülasyon  kapasitesinin olduğu bilinmektedir. Bunu korumak için aşırı enerji harcanması vücudumuzun  bitkin düşmesine neden olur. Birçok uyarının arka arkaya gelmesi ve uyarıların kronikleşmesi sonucunda vücudumuzdaki regülasyonun bozulduğu ve vücudun labil bir hale geldiği Nöralterapi’de bilinen bir gerçektir.

Vejetatif sinir sisteminin ve temel maddenin bozulması yaşlanmada en önemli rol oynayan nedenlerden bir tanesidir.

Vejetatif sinir sistemi üzerinde etkili olan, kronikleşmiş fazla sayıdaki uyarı veya uyarılar başka bir deyişle bozucu alanların elimine edilmesi fizyolojik yaşlanmayı durdurmada en etkin tedavi metodu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yukarıda örnek vakalarda da görüldüğü üzere farklı hastalıklar için bize başvuran birçok hasta, kısa sürede kendini daha dinç ve daha iyi hissettiğini bildirmektedir.Yürüyüşü düzelen, görme ve duyma yeteneği artan, uykuları düzelen ve  konsantrasyonu artan, sindirim şikayetleri ortadan kalkan, yorgunlukları biten hastalarımız oldukça fazladır. Ne yazık ki 1928 ‘ten beri Nöralterapi’de gözlenen bu gerçekler, bugüne kadar geriatri bilim dalının bile dikkatini çekmemiştir.  

İçimizdeki çocuğu korumak önemlidir.

Nöralterapi uygulayan hekimler, prokainin asıl etkisinin gerçek etki mekanizmasının vejetatif sinir sistemi ve temel maddedeki regülasyonun üzerinden olduğunu bilmektedirler. (Bkz: VSS ve Nöralterapi) Örnek vakaların tedavisinde olduğu gibi nöralterapi ile birlikte yürütülen yaşamsal düzenlemeler, şelasyon süreçleri, serum baz infüzyonu ve replasman tedavi kombinasyonu hem kronik süreçlerin tedavisinde hem de sağlıklı yaşlanmadaki çatıyı oluşturmaktadır.

  1. Asit Baz Denge Bozuklukları Ve Tedavisi. Doç. Dr. Mehmet Uyar, Anesteziyoloji ve Reanimasyon A.D
  2. Acarkan T. : Candida Albicans BARNAT sayı 8, 8/2009
  3. Nazlikul, H: Nöralterapi , Nobel Kitapevi, 2010 İstanbul
  4. Nazlıkul, H: Detoksu Keşfet, Alfa Yayınevi, 2012 İstanbul
  5. Nazlıkul, H.: Unuttuğum Bedenim – Yarım Doktor Candan Eder, Yurt Kitapevi , 2008 Ankara
  6. Nazlıkul, H.: Barnat Bilimsel Tamamlayıcı Tıp, Regülasyon ve Nöralterapi Dergisi, Anti Aging Nedir? Anti Aging ne yapmalı ve nerden başlamalıyız?  Yıl 1 Sayı 1 S: 8-17  Aralık 2006.
  7. Pischinger, A.: Das System der Grundregulation, Haug 14. Baskı, Stuttgart 2008
  8. Shapiro JI ,Kaehny WD. Pathogenesis and manegement of metabolic acidosis  and alkalosis.Schrier RW (Ed.) Eloctroltyte Disorders.&.Baskı,s:155-153,2003
  9. NKF K/DOQI GUIDELINES 2000, Management of Acid-Base Status
  10. Shapiro JI ,Kaehny WD. Pathogenesis and manegement of metabolic acidosis  and alkalosis.Schrier RW (Ed.) Eloctroltyte Disorders.&.Baskı,s:155-153,2003 Hergert, H.F., Hergert, H., Letzel, C.: Lehrbuch der Konstitutionsmedizin – Grundlagen, Theorie und Praxis- Pascoe Verlag, Giessen 1997
  11. Hergert, H.F. Hergert, H., Kolster, B.: Einstieg in die Konstitutionsdiagnose und Konstitutionstherapie auf CD-ROM. Pascoe Giessen 1997

Yorum Yapın

Dr. Tijen Acarkan

avt2

Merhaba, 1973 İstanbul doğumluyum. Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesi’nden 1990 yılında ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1996 yılında  mezun olduktan sonra (Hakkımda..)

Makalelerim